İyi bir yol arkadaşı: Cümleten İyi Yolculuklar

Bazı kitapların kaderinde yol arkadaşı olmak vardır. Bu kitapların, bizimle birlikte denizleri, dağları aştıkları da olur, her gün aynı duraklar arasında gidip gelmekte olan bizlere eşlik ettikleri de. Gideceğimiz mesafeye bakmadan yanımızda taşırız onları. Çünkü gün içinde ruhumuzu hafifleten bir kitabın, çantamızda yaptığı ağırlığın lafı olmaz.

Sıkışıp kalmış bir trafikte, “Hayatım bir yere gitmiyor, hatta yerinden bile kıpırdamıyor” duygusuna kapılmak üzereyken elimizdeki kitabın biz okumayı sürdürdükçe ilerleyen sayfa numaraları, bize yavaş da olsa yol almakta olduğumuzu hatırlatır. Yanımızdan geçen arabaların münasebetsiz korna sesleri, ancak hikâyesini gürül gürül anlatmakta olan bir yazarın kafamızın içinde çınlayan sesiyle bastırılabilir. Diğer arabaların parlak farları gözlerimizi alıp aklımızı çeldiğinde kendi yolumuza bakmamız gerektiğini anımsatan da yine kucağımızdaki kitaptır.

Yolculuk nereye?

Son günlerde benim yol arkadaşım, Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıkmış Cümleten İyi Yolculuklar kitabıydı. İyi bir yol arkadaşı olabileceğini düşünerek yanımda gezdirmeye başladım onu. 280 sayfa, orta kalınlıkta, taşınması kolay bir kitap olduğu için değil, bizzat kendisi yolculuklar üzerine olduğu için… Haydar Ergülen’in derlediği, alt başlığı “Otobüs Kitabı (ve kamyon ve otomobil)” olan kitap, yirmi kadar şair, yazar ve gazetecinin yolculuğa ilişkin anı ve düşüncelerine yer verirken otobüs ve otomobillere bir de edebiyatçı gözüyle bakma olanağı sunuyor.

Kitap, Haydar Ergülen’in kendini muavin olarak konumlayıp okuyucuya seslendiği yazıyla başlıyor. Birlikte uzun yola çıkmanın verdiği samimiyeti taşıyan “muavin yazısı”nda hem bu kitabın ortaya çıkış öyküsü hem de yolculuğun rotası aktarılıyor. Önümüzde, şehirler arası otobüs yolculuklarından kasaba minibüslerine, çocukluk günlerinden kalma anılara, yol şiirlerine, otobüsle taşradan İstanbul’a gelmelere, otomobille başını alıp gitmelere, şehir ve insan hikâyelerine uzanan bir yolun olduğunu öğrenerek yolculuğa hazırlanıyoruz.

Her yolcunun penceresinden ayrı bir manzara görünür

Muavinin mikrofonu eline alıp konuşmasının, yolculuğun başladığı anlamına geldiğini bilen her deneyimli yolcu gibi arkama yaslandım ve kitabı okumaya başladım. Sıddık Akbayır’la şiirler eşliğinde yazarın çocukluğunun geçtiği Erzurum’a gittim, “Nerelisin?” diye soran ilk kişiye “Hüzünlüyüm.” diye cevap vermeye karar verdim. Sina Akyol’la manzara bir anda değişti; kaza yapmış bir arabanın içine saçılan yoğurtlu, domates soslu patlıcan kızartmasına bakakaldım. Kemal Varol dönüş biletini önceden almış olmanın verdiği kısıtlanmışlık, Bâki Ayhan T. ise yeni bir yere gidiyor olmanın verdiği macera duygusunu hatırlattı. Nalan Barbarosoğlu’nun yazısı, gözlerim kapalıyken parmağımı haritada herhangi bir noktanın üstüne koyup oraya gitme isteği uyandırdı. Habib Bektaş’la çıktığım rüya gibi yolculuktan sonra Ahmet Telli’nin polisler eşliğinde evinden emniyete yaptığı zoraki yolculuk çok gerçekti. Jaklin Çelik’le Datça’ya, Murat Yalçın’la Kantara Kalesi’ne gittim. Gonca Özmen’le İstanbul’a geldim, Şükrü Erbaş’la bu şehirde tutunmaya çalıştım. Cezmi Ersöz bir şehri tek başına terk etmenin, Özcan Yurdalan ise bir grup insanla birlikte uzun yollara çıkmanın neye benzeyebileceğini düşündürdü. “Memleket hasreti çeken bir insanın şehriyle kucaklaşma anı nasıl olur?” sorusunun cevabını Adil İzci’nin yazısında bulurken Refik Durbaş’ın “İlk kez gidilen bir şehirde akşamlar nasıl geçer?” sorusuna hâlâ cevap veremedim. Ali Çolak ve Özcan Karabulut’un yazıları ise babamızla aramızdaki mesafeleri kapatmada otobüs ve otomobillerin yerini sorgulattı. Metin Cengiz’in otobüste başlayıp sonu kötü biten sevda hikâyesi de içime oturdu. Haydar Ergülen’in “Kayıp Otobüs Yazısını okuduktan sonra bu yazıyı yazarken sürekli kaydedip yedekleme ihtiyacı hissetmem ise kaçınılmazdı.

Yollarda okunan Otobüs Kitabı

Bu kitabın büyük kısmını otobüslerde okudum. Geçen gün bindiğim otobüste yanıma oturan, kısa saçlı, meraklı kadının da kitabın bazı satırlarını okuduğu oldu. Zangırdayan, her durakta durup yolcu alan şehir içi otobüslerinde elime aldım onu. Sabahın erken saatlerinde otobüste benim dışımdaki tek uyanık yolcu, kendi kendine konuşan yaşlı bir adamken sayfalarını çevirdim bir keresinde. Bir kez de satırların altını çize çize sanat tarihi kitabı okuyan genç kıza ve okurken dudakları kıpırdayan, tekli koltuktaki adama eşlik ettim bu kitapla. Oturacak yer bulamayıp bir elimle tutamacı diğer elimle bu kitabı tutarak ayakta okuduğum da oldu, tenha bir otobüste bir pencere kenarı bulup kitabın keyfini sürdüğüm de.

İneceği durağı kaçırmamak için vaktinden önce ayağa kalkan kadın yanıma sokulup “Pardon, normalde böyle şeyler sormam ama ne okuyorsunuz bu kadar kendinizi kaptırmış?” diye sorduğunda Ahmet Büke’nin yazısını okuyordum. O an, İnönü Stadı’nın yanından Gümüşsuyu’na tırmanan DT2 otobüsünden çok, dalgacı bir torunla unutkan bir nineyi İzmir’den Gördes’e götüren beyaz Toros’un arka koltuğunda yol almaktaydım.

“Kaptan, orta kapı!” diye seslenen yolcuya, “İneceğiniz durağa gelmeden düğmeye basın o zaman, kardeşim…” diye sinir ve bıkkınlıkla cevap veren şoförün sürdüğü otobüste elimde bu kitap vardı. Bir sabah Kadıköy İskelesi’ne giderken rast geldiğim, her yolcusunu “Günaydın, efendim.” diye karşılayıp “İnecek yolculara kazasız belasız, hayırlı bir gün dilerim.” diye uğurlayarak, bana “Yanlışlıkla bu kitabın içinden mi çıktı acaba bu adam?” diye düşündüren şoförün otobüsünde de yine o yanımdaydı. Sonra sayfalar, duraklar geçti. Son durak geldi çattı, kitap bitti.

Cümleten İyi Yolculuklar kitabı, Kırmızı Kedi Yayınevi’nin “Yolculuklar ve Kentler” dizisinin ilk kitabıyken, aynı diziden çıkacak Tren Kitabı, Uçak Kitabı ve Vapur Kitabı da yoldaymış. Sadece uçakla gidilebilecek kadar uzak diyarlara gitmeyi hayal edip tren-vapur-otobüs aktarmasıyla işe gidip gelen bir yolcu olarak dizinin diğer kitaplarını da sabırsızlıkla bekliyorum.

*Daha önce 18 Ocak 2013 tarihli Akşam Gazetesi Kitap Eki’nde yayımlandı.  http://www.aksam.com.tr/sair-ve-yazarlar-sesleniyor-cumleten-iyi-yolculuklar–160727h.html

Leave a comment

Blog at WordPress.com.

Up ↑